Makbule KARABULUT

Kentsel yenilenmemi

Rantsal dönüşüm mü?

Türkiye’nin gündeminde 1999 Körfez depreminden bu yana hep kentsel dönüşüm projeleri girdi. Kentsel dönüşümle ilgili söylemler öylesine büyük ki meydana çıkan projelere baktığımızda, kentsel dönüşüm sözü rantsal dönüşümün anahtarı olmuş.

İnsanlarımız oturdukları evlerden binalardan, apartmanlardan korkuyorlar.

Hepsi diken üstünde.

Hele deprem olduğu zaman pek çoğu evlerine bile girmeye korkuyorlar. Sokaklarda sabahlıyorlar.

Sonrasında, depremle ilgili dertler, sıkıntılar azalıyor. Tehlike geçti düşüncesiyle insanlarımız yine korktukları, oturmaktan çekindikleri evlerine geri dönüyorlar.

Herkes bu konularda devletin bir şeyler yapması gerektiğini bekliyor. Devlet eliyle yapılan binaların sağlam olduğu yine Doğu Depremi, Hatay merkezli deprem sırasında gördük. TOKİ konutları dimdik ayakta kaldı. TOKMİ konutlarının beş veya altı katı daha pahalı satılan evlerin, binaların, apartmanların, konutların ise kağıt gibi yıkılıp parçalandıklarını da gördük.

Bu konularda pek çok eksiklik var.

Halkın bilinçlendirilmesi en önemlisi.

İstanbul için “yarısı bizden” kampanyası başlatıldı. Kentsel yenilenmesi adına çok olumlu bir adım. Bu projelendirmenin Bursa içinde yapılmasını bekliyoruz. Hemde zaman geçirilmeden.

Seneler önce idi. Bursa milletvekili Hakan Çavuşoğlu, o dönemde Başbakan Yardımcısı olarak bakanlar kurulunda yer alıyordu. Kendisiyle yapılan toplantı sırasında, “Bursa’da kentsel dönüşüm rantsal dönüşüme dönüştü. Nilüfer’de yeni binalar yıkılıp, iki üç misli daha fazla kat yüksekliğiyle yapılırken, Bursa’nın merkezi, özellikle Çarşamba Pazarı ile Altıparmak arasındaki eski binalar için neden kentsel dönüşüm yapılmıyor?” diye kendisine sordum.

Cevabı, “bu iş arz talep meselesi. Altıparmak bölgesi çok zor bir alan. Müteahhitler buraya girmek istemiyorlar.” Şeklinde samimi bir cevap vermişti.

Oysa ki, devletin bu konudaki işi kamu çıkarları, halkın çıkarları olmalı. Müteahhit tayfanın çıkarlarıyla hareket edilmemeli.