içerik yükleniyor...Yüklenme süresi bağlantı hızınıza bağlıdır!

Z kuşağının seçime etkisi

19 Mayıs ve “Z” kuşağı

Bugün 19 Mayıs. Ülkemizin kurucusu büyük önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 1919 yılında Samsun’a çıkıp Milli mücadeleyi başlattığı ve halkıyla beraber, milletiyle beraber, vatan ve millet sevdalılarıyla beraber, Türkiye Cumhuriyeti’ni kurup bizlere emanet ettiği tarihi milattır.

Bizler, aradan geçen 104 yıl olmasına rağmen, bugün yine aynı tarihte 19 Mayıs günü, Kutlamakta olduğumuz Atatürk’ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramı’nda milli günümüzde, yine ülkemizin birlik, beraberlik ve vatan, bayrak özlüme içinde olup olmayacağımızı tartışıyoruz. Bir yanda, bu ülkeyi ve vatanı bölmek isteyen siyasi çıkar biklikteliği diğer yanda, “vatanım, bayrağım için ölürüm” diyenlerin olduğu ülke sevdalılarımız var.

Günler gelip geçiyor.

Siyasi tablo ve bu ülke için hizmete talip olanlar ile hizmete talip olmuşlar gibi kendilerini gösterip, bölücü terör örgütleriyle el ele yol yürüyenlerin savaşına tanıklık ediyoruz. Seçimleri öylesine bir havaya soktular ki, ülkemizi tam orta yerinden, insanlarımızı da nerede ise tam orta yerinden ikiye bölmeye çabalıyorlar.

Sağduyulu Türk milletimiz ve Türkiye sevdalıları, yapılan her türlü olumsuzluğa, saldırılara rağmen, olayları bir kenarda durup izlemekle ve sözünü sandıklarla söylemekle geçiriyor.

Evet, 14 Mayısta Cumhurbaşkanlığı birinci tur oylaması yapıldı. Seçimlerde, yüzde elli ve üzeri oy toplayan aday olmadığı için seçimler ikinci tura, 28 Mayısa ertelendi.

Seçim öncesinde nelerin yaşandığını hatırlarsak, 28 Mayısta, nasıl hareket edeceğimize dair düşüncelerimiz şekillenebilir. Seçim satıh mahalline girildiğinde bazı kişiler erken manipülasyon, kandırma, yönlendirme ve olayları çarpıtma çalışmasına başladılar.

Aslında, yaptıkları hep aynı olayları tekrar etmeye başladılar. Bu kez, hesapları, kitaplarını, yedi düvel bir araya gelip, kıyıda köşede kalanlarında kendilerine mecburen destek olmasına göre kurgular yaptılar. Kamuoyu araştırma şirketlerinden kendi ideolojilerine göre çalışanları ve para ile satın aldıkları bazı şirketlerinde yönlendirmesiyle seçim sonuçlarını erken ilan edip, kutlama yapmaya, başkaları içinde, karşısında bulunanlar içinde küçümseme, karalama, kötüleme kampanyalarına hız vermeden devam ettiler. Bir adayla ilgili, adaşım, Muharrem İnce ile ilgili düzmece kaset ve palavralarla itibar suikastı yaptılar.

Neticede, bu kişilerin olayın şüphelilerinin bazıları ele geçirildi. Bakın bakalım kimler çıktı bu işin arkasında? İddialara göre; CHP’nin gençlik örgütünden bazıları. İYİ Parti’nin eski bir milletvekili. Gelecek Partili bir yönetici. Tutuklanan bir kişi, sahte belge düzenlediklerini itiraf etmiş.

Şimdi, ortaya çıkan bu iddialara bakıldığında, şirket pardon ittifak tam kurulmuş. Hepsi aynı akıla hizmet ediyor. Konuştukları başka, yaptıkları bambaşka. Hak, hukuk, adalet diyorlar, hakkın, hukukun, adaletin ayaklar altına alınması için akla hayale gelmeyen olayların daniskasını yapabiliyorlar.

Ellerindeki medya gücüyle de yaydıkları algı operasyonları sayesinde, halkın doğru haber alma, doğru bilgileri öğrenme ve tarafsız bir şekilde kendi kendine karar verebilmesine engel oluyorlar.

Seçim öncesinde, sonrasında, bugünde yaşadığımız olayların özeti böyle.

Peki, genç kuşak olarak bildiğimiz, bazı kişilerin ise “Z” kuşağı sıfatını taktıkları gençlerimiz bu işlerin neresinde?

Bana göre, Z kuşağı olarak tanımlanan gençler, yaşanılan bu olayları gördüklerinde hem siyasetten hem de siyasetçilerden uzak durmayı tercih ediyorlar. Sandık başına gitmişler. Oylarını kullanmışlar. Anketlerde iddia edildiği gibi yüzde 7 oranında Kemal Kılıçdaroğlu’na ver vermeleri beklenirken, bu adaya oy vermemişler.

Çünkü, CHP’nin oylarında artış yok. Oyların artacağı iddiasıyla kendi partililerini dışlayıp, yok sayıp, ötekileştirip, Deva Partisi, Saadet Partisi, Gelecek Partisi ve Demokrat Parti’den listelerine seçilebilecek yerlere isim yazılmasına rağmen oy oranları artmamış. Sandık sonuçları bunu gösteriyor.  O halde, CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu, halkın, seçmenlerin büyük bölümünden görmüş olduğu kırmızı kartı, kendi yandaşlarının “Z” kuşağı olarak gösterdiği genç seçmenlerden de kırmızı kart görmüş diye yorum yapabiliriz.

İlk defa oyunu kullanan seçmenlerin tercihi Muharrem İnce idi. Kaset ve sahte belgelerle itibar suikastına uğratılıp, yarıştan zorla el çektirildi. Sonrasında bu oyların kendilerine geleceklerini düşünenlerin, kendi kurdukları tuzağın ters teptiğini gördüler. Şimdi, Ata ittifakına verilen yüzde 5.3 oyun peşine düştüler. Kulağımıza gelenlere göre, ittifakın adayı Sinan Oğan, bu oyları sanırım kendi oyuymuş gibi değerlendirip, son tura kalan iki aday ve yakın çevresiyle pazarlık yapmaya başlamış. Kemal Kılıçdaroğlu, bütün liderlere Cumhurbaşkanlığı yardımcılığı koltuğunu dağıtmıştı. Bu yetmemiş, Ankara ve İstanbul Belediye başkanları da bu koltuklara eklenmişti. Şimdi, birde Sinan Oğan’ın eklenmesi, hatta, Oğan ve arkadaşlarına iki tanede bakanlık verilmesi gündeme gelmiş.

İşte, siyasetin pis ve kirli pazarlığı.

CHP zaten bu pazarlıklara alışkın. 1977 yılında İstanbul Güneş Motel olayı, yani o dönemde Adalet Partisi’nden milletvekili seçilenlere, bakanlık koltuğu verilip, transfer edilmesiyle CHP’nin iktidar yapılması hala yaşayan pek çok kişinin hafızalarında kazılı duruyor. Sonrasında 1991 seçimlerinde partinin o dönemki ismi SHP olmasına rağmen Erdal İnönü’nün bölücü terör örgütüyle isimleri anılan kişileri, parti listelerinden aday gösterip, milletvekili seçilmelerine yol açması da hafızalarda yazılı. Aynı senaryoyu bu kez DP, SP, GP ve Deva adaylarının partililerin bütün itirazlarına rağmen listeye yazılıp milletvekili yapılması hep beraber canlı canlı yaşadığımız gibi.

6’lı masayı kurup, masaya şeklen oturmayan ama masanın altından ve etrafından hiç ayrılan HDP’nin hamisi olduğunu CHP, o dönemlerde de göstermişti. Bugünde gösteriyor.

Tarih tekerrürden ibarettir derler, doğru söylemişler.

Sandık sonuçları, gerçek anket sonuçlarıdır. Ondan, bundan medet ummak ve halka bin bir tane asılsız söylemlerde bulunmak da sanırım artık kazandırmıyor. Sandık, seçim sonuçları belli olduğundan bu yana Z kuşağını artık konuşmuyoruz. Unutturulmak isteniyor, ama Z kuşağı 28 Mayısta kendisini hatırlatacak. Daha döne kadar Kemal Kılıçdaroğlu etrafında algı yönetimi sergileyen Avrupalı bazı medya organları da TBMM’de Cumhur ittifakının çoğunluğu elde etmesiyle artık taraf değiştirdi.

Bu yazı 1042 defa okunmuştur.
YAZARIN DİĞER YAZILARI
FACEBOOK YORUM
Yorum